Bugun...



Oryantalizm Nedir ve Oryantalist Kimdir?

Oryantalizmin pek çok tanımı yapılmıştır ama önce şunu belirteyim sadece Doğu’ya duyulan objektif meraktan kaynaklı dürüst ve insaflı bilimsel çalışmalar da oryantalizmin bir parçası sayılır. Bu tip çalışmaların çok sayıda olduğunu da söylemeliyim. Hatta mesela Batı’da, Müslümanlara İslam’ı öğretecek derecede İslam’ı iyi araştıran/ bilen/ yazan adamlar çıkmıştır. Ama bu yaklaşıma başka bir isim vermek gerekir.

facebook-paylas
Güncelleme: 16-01-2025 12:38:38 Tarih: 16-01-2025 11:53

Oryantalizm Nedir ve Oryantalist Kimdir?

Konumuz olan “Oryantalizm” asla böyle bir şey olmamıştır. Peki oryantalizm nedir? Özde aynı ama farklı tanımlar var. Bazılarını sıralayayım; "Batı'nın tarihin her döneminde ve her açıdan Doğu'dan daha üstün olduğunu savunan, dünyayı buna ikna etmeye çalışan ve bu amaç için her yolu kullanan kurgusal ve art niyetli “faşist” bir düşünce sistemidir.”
“Hayal âleminde Batının çıkarlarına uygun, hammadde bakımından zengin, kültür ve kaynak bakımından sömürülecek ve asla Batıyla kıyaslanamayacak kadar geri, önemsiz ve her alanda özne olan Batı’nın nesnesi konumunda bir Doğu tasavvuru yaratmaktan ibaret olan sistematik bir toplum mühendisliğidir.
“Doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için Batı’nın bulduğu bir yoldur.”
“Doğu ile Batı arasındaki varsayılan farkı abartarak, özleştirerek ve istismar ederek, Batı'nın beyaz üstünlüğünü meşrulaştırmaya çalışan bir felsefe ve çalışmalar bütünüdür.”
“Oryantalizm, emperyalizmin kalemli kanadıdır; “sert” gücü için yol açıcı, aldatıcı “yumuşak gücü” dür. Fiziki güçle yıkılamayan İslam kalesini istila etmek üzere işleyen bir operasyondur.”
“Oryantalizm, sömürgeciliğin keşif koludur”
Oryantalistler Doğu için Karl Marks’ın şu sözü gibi düşünürler; "Kendilerini temsil edemezler; temsil edilmeleri gerekir."
Batı'nın Doğuya merakı çok eskidir. Başlangıç olarak haçlı seferlerini görenler vardır. Oryantalizmin resmi olarak başlangıcını 1312 Viyana Konsülünde beş Avrupa ülkesinde Arap kürsüsünün kurulması kararıyla başlatılmasına dayandıranlar da vardır. Ama
Napolyon'un Mısır Seferini başlangıç sayanlar da az değildir (2). Batı'da oryantalizm çalışmalarının amacı başlangıçta ve esas olarak ticaret ve diplomasiydi. Oryantalizmi popüler hale getiren şey, Napolyon'un Mısır'ı üç yıl işgali sırasında bulunan arkeolojik bulgulardı (özellikle Rosetta Taşı). O dönemde Müslümanlar, birkaç istisna kişinin bireysel çabası hariç cahiliye dönemini incelemenin değersiz olduğuna inandıkları için Mısırbilimle (Egyptology) hiç ilgilenmiyorlardı.
Oryantalizmin gelişim ve değişim sürecini şöyle toparlayacak olursak başlangıç dönemi, on altıncı yüzyıldan önce (9-15. Yy) İslam kültürünü incelemek ve Doğu’daki eserleri kendi dillerine tercüme etmek üzere bir takım edebi faaliyetlerde bulunulmasıdır. Özellikle Endülüs’te bulunan yazma eserleri inceleyip bu çalışmaları kendi toplumlarına kazandırma amacını gütmüştür. Haçlı seferleri de bu döneme dahildir (2,3).
İkinci dönem, 16 ve 18. yüzyıllar arası kabul edilebilir. Araştırma konularına hadis ve sünneti de ekledikleri geniş bir İslamî ilimler ilgi alanına sahiptir. Misyonerlerin bütün çabalara rağmen İslam dünyasında Hristiyanlığı yayamamaları, oryantalistleri İslam tarihi, Kuran, hadis konularında bilimsel çalışmalar yapmaya itmiş. “İslam’ın yumuşak karnı neresidir” konusuna odaklanmışlardır. Gerçekten İslam külliyatını didik didik eden çok ciddi çalışmalar yapmışlardır. Her konuyu en ayrıntılı şekilde araştırmışlardır. Bu alanda özellikle Goldziher, Batı’da hadis araştırmacıların kurucusu ve sonraki oryantalistleri en çok etkileyen kişi kabul edilir. İlaveten Napolyon ve onu çabaları bu döneme dâhildir (1-7).
Üçüncü dönem ise 19. yüzyılı kapsayan dönemdir. Bu dönem en çok bilimsel faaliyetlerin yapıldığı ve oryantalizmin kurumsallaştığı bir süreçtir. Oryantalizmin zirveye ulaştığı bu dönem, aynı zamanda modern tarih düşüncesi, Batı merkezli tarih, Batı merkezli felsefe ve düşünce tarihinin oluşma dönemidir. İlk olarak 1823’te Londra’da Oriental Society, daha sonra 1842’de Birleşik Devletlerde American Oriental Society kurulmuştur.
Bu dönem, aynı zamanda kolonileşme döneminin alt yapısını oluşturan felsefi temellerin oluşturulduğu dönemdir. Avrupa’nın sömürge tarihinin felsefi arka planı oluşturulmuştur. Tarih artık Avrupa merkezli akmaktadır. Fransız Ernest Renan’ın “İslâm ve Bilim” başlıklı konferansında dile getirdiği “İslâmiyet terakkiye mânidir” ana temalı yaklaşımı bilimsel yaklaşım maskeli olarak İslam’a ve Müslümanlara saldırının önemli bir aşamasıdır (1,2,3).
Dördüncü Dönem ise 20.yy’dır. Fransız Filolog ve tarihçi Reinhart Dozy’nin “İslam Tarihi” adlı eseri Renan’dan sonra İslam’a en ağır saldırılardan biridir. Abdullah Cevdet tarafından Osmanlıca’ya çevrilmiş ve döneminde çok derin izler bırakmıştır. Osmanlı bu eseri yasaklamıştır. Yine Alman Felsefeci Louis Büchner’in “Madde ve Kuvvet” adlı eseri Osmanlıca’ya çevrilmiş ve ciddi bir etki yaratmıştır. Bir başka önemli Oryantalist İtalyan Leone Caetani’nin İslam Tarihi adlı 5 ciltlik eseri yine Osmanlıca’ya çevrilmiş ve büyük tepki almıştır. Hadis Alanında Yazılan Concordance (el-Mu‘cemü’l-Müfehres li-Elfâzi’l
Hadîsi’n-Nebevî). Bu eser, altmış dört kişinin beraber sarf ettikleri uzun bir çabanın sonucunda 1987 yılında tamamlanmıştır. Çok önemli bir eser sayılır. Yine Hollanda merkezli olarak “İslam Ansiklopedisi” yazılmış dünyanın her tarafına dağıtılmıştır. Yazımızın konusu aslında oryantalist isimler olmadığı için isimler konusunda daha fazla bilgi vermeyeceğim. Şunu da belirteyim bu kavramı Dünya’nın gündemine oturtan kişi Filistin asıllı Amerikalı Profesör Edward Said ve onun “Oryantalizm” isimli eseridir (8).
Oryantalistler, genelde İslam dünyasını hâşâ Hz. Muhammed’in Yahudilik ve Hıristiyanlıktan esinlenerek uydurduğu dine körü körüne bağlı mutaassıp bir toplum olarak tanımlar. Bunun için Kuran ve hadis üzerine çok sayıda eser yazmışlardır. Oryantalist düşünce geleneği, İslâm medeniyetine evrensel bir kimlik olarak bakmamıştır. Fetihler sonucu Müslümanların ve ilim adamlarının diğerleriyle kurduğu iletişimle “seçmeci/eklektik” bir kültürden ibaret olduğu iddiasındadırlar. İslâm tarihinde ‘orijinal’ kabul edilebilecek ne varsa bunların hepsinin İslâm öncesi Sümer, Babil, Asur, Mısır, Yunan, İran yahut Hint kültürüne ait unsurlar olduğunu savunurlar (1,2.3,4,5,6). Bu inançla oryantalizm; Kur’ân’ı bir vahiy, Hz. Peygamberi de hak peygamber kabul etmemiş, bu iki kaynağın tarihi ve beşerî ürünler
olduğunu ortaya koymak için çırpınmıştır (2,3,4,5). Maalesef bu düşünce İslam dünyasında
çok kişiyi etkilemiştir.
Oryantalizmde “Doğu” ısrarla “egzotik ve erotik” bir yer olarak tanıtılır. Masalsı, renkli bir yer. Ama bu yer; üç kağıtçı, doyumsuz, libidosu yüksek ve yalancı insanlar diyarıdır. Kadın bedeni, erotik dans, “Altına ve mala” düşkünlük imajı yaratılır. Doğu, dindarlık görünümlerinin altında aslında herkesin fuhuş yaptığı, küçük kızlara düşkün erkeklerin yaşadığı bir yerdir... Aslında iki yüzlü insanlar coğrafyası. Doğu hayalcidir, tembeldir, uçkuruna düşkündür, akıl yerine duygusallık (iyi anlamda değil) egemendir. Buna karşı “Batı” akılcıdır, emek ve akıl egemen bir yerdir. Batı da ve Batılı da, bilim ve mantık hakimdir. Bu akımda Doğuyu anlatan resim, sinema ve romanlar da “Mekanlar” hep tarihi yerlerden seçilir. Bazen de çöl ve sıcaklık... Sürekli bir erotizm vurgusu yapılmaya çalışılır. Hep oturan tembel insanlar... Dikkat edin Doğulu insan hep “Miskin” olarak betimlenir. Doğu pistir, sokakları berbattır, her yerde sinekler vardır. Elleriyle yemek yiyen pis ve her yere pisleyen insanlar vardır…
Filmlerinde, romanlarında, resimlerinde konuyu o kadar ustaca ve fark ettirmeden işlerler ki Doğuyu övüyorlar sanırsınız. Ama yukarıda işlediğim olumsuzlukları bilinç altına ustaca enjekte ederler...
Doğudaki medeniyetler (Anadolu, Sümer, Hitit, Pers, Babil, Asur, Mısır, İndus, Çin, Endülüs, Bağdat, Kahire, Buhara, İstanbul, Semerkant, İsfahan, Şam vs.) karşısında komplekse giren Batı'nın, kendini dengelemek ve iyi hissetmek için kullandığı bir araçtır. Ama oryantalistler (arkeolog, gezgin, ressam, yazar, gazeteci, tarihçi, dilbilimci vs.) kabul etmek gerekir ki inanılmaz çalışkandırlar. Gece gündüz ve yıllarca çalışmışlardır. Bazıları çalışmaları esnasında doğu topraklarında ölmüşlerdir. İlginçtir ama bazıları da Doğuya hiç gelmeden doğuya ilişkin eserler vermiştir. Örneğin bir oryantalist ressam olan İtalyan Giulio Rosati. Oryantilizmin öncü birliği arkeologlardı. Bir antik tarih cenneti olan Ortadoğu’daki bütün kazıları bunlar yaptılar. Ya da mutlaka orada bulundular. Antik Mısır ve Sümer de dahil arkeolojik kazılarda elde ettikleri her bulguyu oryantalist yaklaşıma göre yorumlamışlardır. Masada Müslümanlar ya da o uygarlıkların o topraklardaki diğer temsilciler yoktu çünkü. Yani tarihi de istedikleri gibi kurguladılar.
Yazdıkları romanlarda, tiyatro eserlerinde ya da sinema filmlerinde doğulu olup ta başarılı olan bütün karakterlerin aslında “Batı” kafalı olduğu fikrini empoze ettiler. Mesela o karakterlerin çoğu aslında doğu değerleriyle çatışır, ya da kendi dininin dindarı değildir. Çünkü doğulu olup güzel işler yapmak mümkün değildir.
Aslında oryantalizmin temel hedefleri Doğu’nun kaynaklarını keşfedip kullanmaktır. Doğu toplumlarındaki bilgi ve kültürü Batıya taşıyıp sonradan Batıya özgü birer buluş olarak yaymak da oryantalizmin en önemli amaçları arasında yer almaktadır (2,3.5). Burada dikkat çekmek istediğim önemli bir nokta var, Oryantalistlerin çoğu asla tek başlarına bu işlere kalkışmamışlardır, çeşitli Batılı ülkeler tarafından finanse edilmişlerdir. Bu durum oryantalizmin zamanla bir projenin parçası olduğunun ispatıdır (2).
Doğunun değerlerine sahip bütün başarılı adamlarına itibar suikasti uygularlar. Doğunun bütün değerlerine bağlı komutanlarına “Barbar-kan emici yaftasını yapıştırdılar. Bunu örneklendireyim; Fatih Sultan Mehmet, entelektüelliği ile herkesin takdir ettiği bir padişahtır. Bu konuda aksi iddia edilmemiştir. Peki ne yapılmıştır? Oryantalist bakış açısı ile Fatih’in aslında Müslüman olmadığı, Hristiyan olduğu iddia edilmiştir. Farabi, İbn-i Sina, Razi, Hayyam gibi pek çok bilim adamı, felsefeci farklı görüşleri var diye “Aslında onlar Müslüman değildi, kendilerini gizlediler” demişlerdir.
Ayrıca bu coğrafyadaki kadim uygarlıklar ile bu bölgede yaşayan insanların alakası olmadığı sürekli vurgulanmaya çalışılmıştır. Çünkü Doğulu uygarlık yaratamaz imajı vermek isterler. Sümerler, Asurlar, Hititler, Antik Mısır hatta İndus gibi uygarlıkları bir şekilde
kendileriyle ilişkilendirmeye çalışmış bunu beceremeyince “Arkeolog Misyonerler” aracılığıyla çok ustaca metotlarla uyduruk bir antik tarih inşa etmeye çalışmışlardır. Batı, Doğuyu Oryantalist eserlerle ciddi mana da aşağılamış ve Doğu'nun kendisini Batı'nın tanımlamadığı gibi görmesini sağlamıştır. Örnekleri çoktur. İçimizdeki kafası karışıklar, oryantalistlerin birkaç kitabını okuyunca kraldan daha kralcı olarak onların borusunu gönüllü olarak öttürmektedirler. Atilla İlhan’ın “Türk aydını batının manevi
ajanıdır” sözü bu bağlamda ele alınabilir. Osmanlı’da, Türkiye Cumhuriyeti Döneminde ve
İslam coğrafyasında oryantalistlerin İslam’a, Hz. Muhammed’e ve Doğu’ya yaptıkları eleştiri ve saldırılara elbette cevaplar olmuştur. Ama bunlar çok cılız kalmıştır. Furkan Emiroğlu'nun şu tespiti ile güzeldir; “Batı, dünya üzerinde tek uygarlığın Batılı uygarlık olduğunu zihinlere kazımaya çalışmaya devam etmektedir. Doğu ulusların Batılılara benzemesi gerektiğini ima etmektedir. Bu yüzdendir ki Avrupa, çok kültürlülüğe tahammül edememektedir. Böylece oryantalist zihniyet; ırkçılığa, göçmen krizlerine ve kültürel hegemonya sağlama isteği sonucu diğer toplumların kimliklerinden vazgeçişlerine sebebiyet vermektedir...”.
Sözü burada Edward Said’e verelim. “ Oryantalizm, Doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için Batı’nın bulduğu bir yoldur” (8). Oryantalizm hız kesmeden varlık nedenine uygun işler yapmaktadır. Son dönemde temel söylemi “Akıl, Bilim ve Tarihselciliktir”. Doğu ülkelerinde kilit noktalara sürekli bu Oryantalist kafa ile yetişmiş insanların gelmesi tesadüf müdür? Bu yapı son olarak bu ülkede sözde İslami bir cemaat bile inşa etmiştir. Özellikle mezhepler üzerinden (Türkiye’de Alevilik; Ortadoğu da Şiilik, Nusayrilik, Durzilik vs.), etnik milliyetçilik üzerinden hiç eskimeyen böl-parçala-yönet taktiğini başarılı bir şekilde uygulamaktadır. Aslında her İslam ülkesinde İslam’a hakaret eden oryantalist kafalar vardır; İslami cemaat (!) lideri olan oryantalist kafalı insanlarda. Milliyetçi görünümlü oryantalist kafalar da, laik, solcu, ateist, liberal vs olarak da. Yani Doğu memleketlerinde kültürünü, değerlerini, dinini, insanını aşağılayan adamların önü adeta görünmeyen bir güç tarafından açılmakta kilit noktalara getirilmektedir. Oryantalist, Doğulu insanın kendini işe yaramaz, insanlık için hiçbir şey üretmeyen değersiz, hatta beyinsiz biri olarak hissetmesini sağlamaya çalışır. Böyle olmamak için Batılı gibi davranmayı, düşünmeyi dayatır. Bunu da “bilimsellik ve akılcılık” olarak pazarlar.
Oryantalizm Batı sömürgeciliğin araçsallaştırdığı bir organizasyondur demiştik, mesela GW Bush’un Irak’ın işgali sırasında ağzından çıkan “Bu bir Haçlı Seferidir” sözü gayet bilerek ve istenerek söylenen bir sözdür ve bunun ispatıdır Bu bağlamda, son dönemlerde çok fazla kullanılan “Yerli ve Milli” söylemi belki kullanıla kullanıla bazıları için itici gelmeye başlasa da felsefik ve konjonkturel anlamda bizim bu saldırılardan korunabilmemiz için çok anlamlı bir söylemdir. Evrensel olmak için de, kültürünü, değerlerini, dinini muhafaza etmek için de esas önemli olanı; var olmak için de "Yerli ve Milli" olmak adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.
Peki Oryantalistler bunları yaparken Doğu ne yapmıştır? Oryantalistler Doğu’ya yönelik tespitlerinde tamamen haksız mıdır? Müslümanlar masum mudur? Müslümanlar nerede hatalar yaptılar? İslam dünyası yaklaşık 500 yıldır neden uyumaktadır? Yerli ve milli olmak ne demektir? İğneyi kendimize neden batırmıyoruz? Bu konuları da sonraki yazılarımızda irdeleyeceğiz… 
 
TOLGA TANOLCAY



Bu haber 194 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER AKADEMİ Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YAZARLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
YUKARI YUKARI